Çocuklarla iletişim için önce kendimiz ile iletişime geçelim

Çocuklarla iletişim için biz kendimiz ile iletişimde miyiz? Farkındalık ve Yoga Eğitmeni Zeynep Çavuşoğlu ile radyoda beşinci boyut enerjisi “boğaz çakrası” üzerine sohbet ettik. Dinlemek için aşağıdaki Oynatıcı/Player butonuna tıklayın.

Özellikle ergenlik çağı, bedenden başa geçiş çağıdır. Oyunlar oynarız, koşarız, akşam terli terli eve geliriz, zaman kavramımız yoktur. Sonra ergenlik ile başa geçiş olur. Ancak ne yazık ki artık daha erken ergenleşme söz konusu. Beden ile baş arasından köprü olan “boyun”un bilincine varmadan başa geçiyoruz. Bugünlerde çok kişinin boyunlarında sıkıntı yaşadığını duyuyoruz.

Bedenimizin bir matematiği var ve beşinci boyut bilgisine bakmakta fayda var.

İletişim, kendini ifade ve yaratıcılık enerjisinin frekansları genelde ense kökünde yoğunlaşır.

Temelinde kendini açıklıkla, dürüstlükle ifade ve dinleme sorunları vardır.

Dinleme sorunumuz varsa kendimize yeterince dürüst değilizdir. Kendimizi açıkça ifade etme şansını yakalayamamışızdır. Troidlerimizde, ağız, boyun ve kulaklarda sıkıntı yaşıyor olabiliriz. Kulaklarımızı artık eskisi kadar kullanmıyoruz, daha çok gözlerimizi kullanıyoruz.

Dinlemenin ve kendi gerçeğimizi, duygularımızı önce kendimize itiraf etmenin önemi gözden kaçırılırsa, yalan karanlık bir çözüm olarak ortaya çıkacaktır.

Niçin yalan bu kadar arttı? Yaratıcılık neden bu kadar gömüldü?

Çünkü insanlar dinleme ve konuşma hakkını, yeteneğini yitirdiler. Ve bu bir alışkanlık haline geldi.

Bu 7-12 yaş arasında başlayıp 28-35 yaşlarında artık katılaşan bir enerji oyunu.

Çocuklarla iletişim için onları nasıl dinliyoruz?

Örneğin bir baba çocuğu ile şöyle iletişim kuruyor. Küçük kızı resim yapıyor. Büyüklerin sürekli fikirleri var ve baba çocuğuna “Aaa ne güzel olmuş, dağa benziyor.” diyor. Çocuk ise “hayır, o dağ değili annem” diye cevap veriyor. Biz büyükler sürekli fikir beyan edip çocukların kendilerini ifade edişlerini dinlemiyoruz sanki.

Boyun bölgesindeki enerjiler çok aktifse, fazla ve hafif kekeleyerek konuşmak, kendisini sessizlikte tutamamak, çok gürültülü konuşmak ve güvensizlik huyumuz olabiliyor.

Boyun bölgesindeki enerjiler çok az çalışıyorsa, kendini kelimelerle ifadede güçlük çekebiliyor insan. Konuşmaktan korkuyor. Kısık sesle konuşuyor. Kendini gizliyor. Utangaçlık duygusunun esiri olabiliyor. Ton sağırlığı oluyor. Tonları ayırt edemiyor.

Enerji dengede olduğunda, rezone ve güçlü bir ses, başkaları ile açık iletişim, kendisi ile iyi bir iletişim mümkün oluyor. İyi bir dinleyici olunuyor. Zamanla senkronizasyon ve ritim duygusu bulunuyor. Bu çakranın zaman yönetimi ile çok önemli bir bağlantısı var. Çünkü zaman ve mekan insanın kendisiyle uyumuyla bağlantılı. Yaratıcı yaşamla da çok ilgilisi var.

Kendi iç sesine ve güdülerine yakın duran bir insanın yaratıcı olmaması mümkün değil.

Bu çakranın negatif duyguları sıkıntı, bloke olmuş ifade ve donukluk. Bunun için içimizde tutmaktansa kendimizi ifade etmek gerekiyor. Ama içimizde olanları nasıl ifade ettiğimizin farkında olarak ifade etmek önemli. Ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması.

Bu konuda gelişim için neler yapmalıyız?

Sessizlikte kalmak ve etrafımızdaki sesleri dinleme çalışmaları yapabiliriz.

Söylediğimiz, yaptığımız ve düşündüğümüzün senkronize olup olmadığını dürüstlükle gözlemlemeliyiz. Gerçekten ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor mu?

Duyguları müzik, yazı, dua, dans, resim ile yorumlamadan sadece ifade etme çalışmaları yapılabilir. Yani anneye “dağ” demeden.

Resim örneğinden yola çıkarsak, derin ve gizli kalmış duygular isimlendirilmeden renge ve forma dönüştürüldüğü zaman, kişinin özgürce kendisini ifade edip yaratıcılığını besler.

Çocuklarımızın bizimle iletişime geçmediğini düşünüyorsak, şu soruların cevapları ile yüzleşelim: Biz gerçekten onları takdir ederek ve yorumsuz dinliyor muyuz? Çocuklarımızın yaptıklarını ifade etmelerine yorumsuz izin veriyor muyuz?

Hiçbir şey için geç değil, sadece farkına varmak ve dürüst olmak gerekiyor. Önce kendimize karşı dürüst olmak.

Duygularımızla bağlantıya geçmek önemli. Duyguları özgürce ifade etmediğimiz zaman, yüzümüzdeki ufacık bir sivilceden öfke patlamalarına kadar gidebiliyor.

Kendimizi dinlemek, dinlemeye hakkımız olduğunu hatırlamak ve yargısız olmak en önemlisi.

CEVAP VER